SigortaHasar

Rücu Nedir?

Rücu Hakkının Kullanılması ve Sigortacılıkta Rücuen Tazminat İşlemleri

Sigorta şirketleri poliçe kaynaklı hasarı ödedikten sonra; kendi sigortalısının bu olayda kusuru yok ise zarar veren 3.şahısa bu tazminatı isteme hakkı bulunmaktadır. Buna “Rücu Hakkı” denir.

Rücu Hakkının Kullanılması
Rücu hakkına amaç açısından en yakın hukuki kurum halefi yettir. Zira net ikisinin de giderimi gereken bir borcu yerine getiren kişinin asıl borçluya karşı bir alacak hakkı elde etmek için borçludan bir talepte bulunmasıdır. Halefiyet, TTK.m.1472’de kanun koyucu 179 Sigorta Şirketlerinde Rücuen Tazminat İşlemleri ve  muhasebeleştirilmesi tarafından düzenlenmiştir. Halef olan kişinin asıl borçluya rücu etmesi, rücu hakkının değil halefiyetin sonucudur. Buradaki söz konusu olan salt halefiyettir.

Aradaki farkları kısaca şöyle ifade edebiliriz: Rücu hakkı, borçlu ile alacaklıyı tatmin eden kişi arasındaki bir ilişkiyi belirler. Halefiyet ise alacaklı ile alacaklıyı tatmin eden kişi arasında bir ilişkidir. Rücu, bu hakka sahip olan kişinin satışından doğduğundan muaccel olur. Halefiyette, yeni bir hak yoktur, hakkın devri vardır. Rücu hakkında alacağa bağlı hakların devri yoktur. Halefiyette ise böyle bir engel yoktur.

Rücu yoluyla ödettirme, sigorta şirketinin, sigortalısı veya hak sahiplerine yaptığı ödeme nedeniyle malvarlığında ortaya çıkan azalmayı kısmen de olsa gidermekte ve zararı ödeyenlerin sigortalının can ve mal güvenliğini koruma yönünde özen göstermesini de sağlayarak, trafik kazası, iş kazası, yangın, hırsızlık gibi olayların meydana gelmesini önlemektedir. Sigorta şirketinin, rücu yoluyla ödettirme hakkının en üst sınırı sigortalısının veya hak sahiplerinin sigorta şirketinden isteyebileceği miktardır. Bu miktar ise sigorta şirketinin sigortalısının veya hak sahiplerinin uğradıkları gerçek zarardır.

Rücuen Dava Hakkı Nedir?
Sigortacılıkta Rücuen Tazminat İşlemleri

Sigortacılıkta Rücuen Tazminat İşlemleri
Sigorta işlemlerinin kendine özgü düzeni olması nedeni ile muhasebe işlemleri, diğer ticari işletmelerden farklıdır. Bu farklılıklar, sigorta şirketlerinin giderlerinin belirsizliği, nakitakış sırasının farklılığı, reasürans işlemleri, sovtaj ve rücu işlemlerinin yalnızca sigorta sektörüne has olmasından kaynaklanmaktadır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.1401’de sigorta; “sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi halinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmeler” olarak tanımlanmıştır. Tanımdan yola çıkarak, değeri para ile ölçülebilen her şeyin sigorta kapsamında ele alınabileceği ve sigortanın bir risk transfer sistemi olduğu söylenebilinir.

Sigortanın temel amacı, insanları ya da ekonomik varlıkları tehdit eden, öngörülmesine rağmen zamanı ve şiddeti belli olmayan risklere karşı sigortalıyı korumaktır. Sigortanın hukuki bir işlem olması ve gelecekte ortaya çıkma ihtimali olan zararın güvence altına alınması sebebi ile bir sözleşme ile düzenlenmesi gerekmektedir.

Sigortalı ile sigorta şirketinin arasında düzenlenen bu sözleşmede tarafların yükümlülükleri açıkça belirlenmiştir. Sigortalının primleri tam ve zamanında ödeme, doğru ve tam beyan verme, riskin gerçekleşmesi durumunda en geç on beş işgünü içinde sigorta şirketine bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Sigorta şirketi ise poliçe  düzenleme ve riskin gerçekleşmesi durumunda hasarı ödemekten sorumludur.

Sigorta sözleşmesi kapsamında ortaya çıkacak zarar (hasar bedeli), sigorta şirketi tarafından sigortalıya ödenmekte ancak söz konusu zararın (hasarın) oluşmasına neden olanın bir başka kişi olması halinde ise rücu işlemi ortaya çıkmaktadır. Sigorta şirketinin rücu talebi, zarara (hasara) sebep olan üçüncü kişiye ya da üçüncü kişinin sigorta şirketine olacak şekilde yapılmaktadır. Sigorta sözleşmeleri kapsamında rücu işlemleri mal ve sorumluluk sigortalarında geçerli olup, can sigortalarında uygulanması söz konusu olmamaktadır.

Rücuen Dava Hakkı Nedir?
Sigortacılıkta Rücuen Tazminat İşlemleri

Türk Ticaret Kanunu’nda tazminatla ilgili davalardan doğan başlıca tazminat türleri;
– Karayolları taşıma sözleşmesinden doğan tazminat,
– Deniz taşımacılığından doğan tazminat,
– Şirketlerle ilgili tazminatlar,
– İtirazın İptali davasından doğan tazminat,
– Menfi Tespit davasından doğan tazminat, şeklinde sıralanabilir.

Bu tür tazminatlar; işletmenin olağan faaliyetlerinden kaynaklanmayan ve bu nedenle de sıklıkla ve sürekli olarak ortaya çıkması beklenmeyen (olağandışı-arızi nitelik taşıyan) işlem ve olaylardan kaynaklanmaktadır. İşletmeler, Türk Ticaret Kanunu kapsamında açılan dava sonucuna göre, tazminat ödeyebilir veya elde edebilir (tahsil edebilir), ayrıca İtirazın İptali davasına göre veya Menfi Tespit davasına göre de %20 İcra İnkar Tazminatı veya Kötü Niyet Tazminatı ödeyebilir veya elde edebilir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.1472, “halefiyet” başlığı ile “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.

Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir”şeklinde düzenlenmiştir. Halefiyet, hukuki anlamda, bir kişinin haklarının başka bir kişiye geçmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu durum temelde, sigorta şirketinin zarara (hasara) ait tazminatı ödemesi ile sigortalının yerine geçtiğini ortaya koymaktadır. Bu noktada asıl amaç, sigorta şirketinin üstlendiği riskin tekrar transferini sağlamaktır. Aksi durumda yani, rücu hakkının olmadığı bir sigorta sisteminde, sigorta şirketinin üstlendiği riske ilişkin sigortalıdan alacağı primlerin daha yüksek olacağı düşünülmelidir.

Rücu hakkı, sigorta şirketlerine birtakım avantajlar sunarken bu durumun sigortalının da lehine sonuçlanacağı bir gerçektir. Sigorta şirketinin ödediği hasar tazminatı, üçüncü kişiden ya da onun sigorta şirketinden talep etme hakkı, sigorta şirketinin tazminat giderlerinin azalmasını sağlayacaktır. Tazminat giderleri azalan sigorta şirketinin, finansal tablolarında karlılık artacak, bu durum şirketin piyasa değerini arttırarak, halka açılımını kolaylaştıracaktır.

Finansal tablolarında olumlu değişim yaratan bu durum aynı zamanda sigorta şirketinin borç maliyetlerinin de düşmesine neden olacaktır. Sigorta şirketinin tazminat giderlerinin düşmesi, sigortalıdan talep edilecek primlere de yansıyacak ve sigorta şirketinin sektörde rekabet avantajı sağlamasına yol açacaktır. Mali yapısı güçlenen, rekabet avantajı sağlayan sigorta şirketinin toplam primleri içerisindeki hasar oranının azalması, daha uygun şartlarda reasürans anlaşması (sigorta şirketinin üstlendiği riskin tamamını ya da bir kısmını başka bir sigorta şirketine ya da bir reasürans şirketine devretmesi) yapmasına da fırsat yaratacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu