HasarOtomobil

Yargıtay Uygulamalarında; Türkiye Meydana Gelen Trafik Kazalarında, Kusurun ve Tazminatın Belirlenmesi

“Trafik ve iş kazaları olarak beliren haksız fiil durumlarının sonucunda oluşacak tazminat hesaplamaları Yargıtay bakış açısıyla değerlendirildiğinde;

Trafik ya da iş kazalarında yaralanan ya da vefat durumunda geride kalanların hak sahipliği ve talep edebilecekleri haklar konusunda karşımıza çıkan kanunlar ve ilgili maddeleri genel olarak şu şekildedir:

01/08/2012 günü yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri başlıklı maddelerinden 49. Maddesi Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür, hükmünü düzenlemiştir.

Zararın ve kusurun ispatı başlıklı 50. Madde: Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Tazminatın Belirlenmesi başlıklı madde 51- Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumunu gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.

Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse, borçlu güvence göstermekle yükümlüdür. Yasa’nın 52. Maddesi ise Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.

Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir. Görüleceği üzere Yasa Koyucu Hakime tazminat miktarını belirlerken tarafların durumunu gözeterek geniş bir yetki alanı sunmuştur. Gelgelelim insani zararlar için Hakimlerin bu derece yetkilerinin bulunmadığını Yasa’nın devam maddelerinde karşımıza çıkar.

Buna göre Özel durumlar başlıklı Ölüm ve bedensel zarar ile Ölüm halleri için ayrı düzenleme getirilmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 53. Maddesinde Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır diyerek zarar kalemlerini tek tek saymıştır:

  1. Cenaze giderleri.
  2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
  3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
  4. Bedensel zarar
    Bedensel zararlar (madde 54) özellikle şunlardır:
  5. Tedavi giderleri.
  6. Kazanç kaybı.
  7. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
  8. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

Türk Borçlar Kanunu 52. maddesinde hâkimliğe tanınan geniş yetki insani can zararlarında 55. Madde ile açık biçimde kısıtlanmıştır. 55 maddede Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanacağı, kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği, zarar veya tazminattan indirilemeyeceği ve dahası hesaplanan tazminatın, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırma veya azaltma açık biçimde hüküm altına alınmıştır.

Yasa koyucunun bedensel zararlar konusunda tarafların yıkımına yol açacak yüksek miktarda tazminat hesaplanmasının dahi hakkaniyet düşüncesiyle indirime konu edilemeyeceği yönündeki tutumu konunun hassasiyetini de ortaya koymaktadır. 52. maddenin ikinci fıkrasında da Kanun hükümlerinin, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanacağını düzenlemiştir.

Tazminat hesaplamalarının hükme en yakın tarih olması gerektiği Yargıtay tarafından yerleşik içtihat haline gelmiştir: Yüksek Mahkeme, zarar hesabı yapılırken hüküm tarihindeki yani mahkeme hükmüne en yakın tarihte belirlenebilen verilerle hesaplama yapılması gerektiğini içtihat etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu