HasarSigorta

Trafik Sigortası Şartlarına Getirilen Yenilikler ve Değişiklikler

Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sisgortası Genel Şartları İle Getirilen Yenilikler ve Değişiklikler Nelerdir?

Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları, 14 Mayıs 2015 tarih ve 29355 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 1 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Daha sonra 2 Şubat ve 2 Ağustos 2016 tarihlerinde yapılan değişikliler ile Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik)
Sigortası Genel Şartlarına son şekli verilmiştir.

Genel şartlar ile getirilen bu değişiklikler ve özellikle destekten yoksun kalma taleplerine ilişkin olanlar 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda da değişiklik yapılmasını gerektirmiştir. Bu bağlamda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda da önemli değişiklikler yapılmıştır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarının bazı maddelerinin iptali için Ankara Barosu tarafından açılan dava sonucunda da, Danıştay 15. Dairesi, 27 Haziran 2018 tarihinde oybirliğiyle bir takım maddelerin iptaline karar vermiştir.

Yukarıda anılan Tebliğ ve Kanun ile trafik sigortası alanında yapılan değişiklikler ve getirilen yenilikler ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Trafik sigortası, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, sorumluluk sigortası, rücu hakkı, sigorta teminatı, destek tazminatı, halefiyet.

Motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan  sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve kanunen yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüne zorunlu mali sorumluluk sigortası (trafik sigortası) adı verilmektedir.

Eski Genel Şartlarda yaşanılan sorunlar dikkate alınarak Hazine Müsteşarlığı tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları (ZMSSGŞ) tümüyle değiştirilmiştir. Böylece yeni ZMSSGŞ 14 Mayıs 2015 tarih ve 29355 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak 1 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. 2 Şubat 2016 tarihinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Genel Şartlar yayınlanmıştır. Anılan düzenleme ile, trafik kazaları dolayısıyla meydana gelen zararlarda, ağır kusur veya kasıt halinde sigorta ettirene veya işletene ve mirasçısına rücu edilebileceği konusunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra, 2 Ağustos 2016 tarihinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında değişiklik yapılmasına dair Genel Şartlar yayınlanmıştır. ZMSSGŞ’da yapılan yeni düzenlemeler nedeniyle, KTK’da da ilgili maddelerin değiştirilmesi gereği doğmuştur. Bu amaçla KTK’da önemli kanuni değişikliklere gidilmiştir. Bunun sonucunda KTK’nun 90, 92 ve 97. maddelerinde yeni düzenlemeler getirilmiştir. Çalışmamızda, anılan Tebliğler ve KTK’da yapılan düzenlemeler ile trafik sigortası alanında yapılan değişiklikler ve getirilen yenilikler ele alınacaktır.

Karayolları Trafik Kanunu’nun 91-101. maddeleri arasında zorunlu mali sorumluluk sigortası hüküm altına alınmıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesinin I. fıkrası hükmüne göre, motorlu araç işleteni sayılan kişilerin zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmaları gerekmektedir. Anılan sigorta bir tür kaza sigortasıdır. Zorunlu mali sorumluluk sigortası Türkiye’ de kaza sigortası dalında çalışmaya yetkili olan sigorta şirketleri tarafından yapılmalıdır. Buna göre, sigorta şirketleri zorunlu mali sorumluluk sigortası yapmak zorundadırlar (KTK m. 101/1).

Ayrıca, Karayolları Trafik Kanunu’nun 24. maddesinin 1. fıkrası gereğince, trafik belgesinin verilebilmesi için, malî sorumluluk sigorta poliçesinin ibrazı şarttır.

Zorunlu sorumluluk sigortası yaptırmakla sigorta ettirenin sorumluluğu ortadan kalkmaz. Bu sigorta ile sigorta ettirenin kendi fiiliyle neden olduğu kaza sonucu, malvarlığında meydana gelmesi muhtemel eksilme güvence altına alınır.

Zorunlu malî sorumluluk sigortası zararın tazminini sağlayan bir anlaşmadır. Bu sebeple sigortalı sigorta sözleşmesinin yapılmış olması sebebiyle bir menfaat sağlayamaz. Ayrıca sigortacının ödeyeceği azami
meblağ üçüncü kişinin uğradığı ve sigortalının karşılamakla yükümlü olduğu gerçek zararın üstünde olamaz.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Yeni Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları İle Getirilen Yenilikler
Sigorta Genel Şartları

Sigorta genel şartları, sigorta poliçesine ekli olan ve her sigorta dalı için önceden hazırlanmış sözleşme  şartlarıdır. Genel şartlar bir sigorta dalında yapılan tüm sigorta sözleşmelerinde yer alır. Sigorta genel şartlarında, sigorta teminatının kapsamı, sigorta ettirilen riziko ve tarafların hak ve borçlarına ilişkin usul ve esaslar ile rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigorta tazminatının ödenmesi ile ilgili konular yer almaktadır. Sigorta genel şartları sigorta sözleşmesinin hükümleridir. Bu nedenle de genel şartların düzenlenmesi çok önemlidir.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 3. maddesinde, tüketici işlemlerinin tanımlandığı l. bendinde sigorta sözleşmesi tüketici sözleşmeleri içinde sayılmıştır. TKHK’nın “Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil
edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır”. Anılan Kanun’un 5. maddesinin 5. fıkrasında da, “faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi veya kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümleri uygulanır” denilmektedir. Aynı maddenin 2. fıkrasında, tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartların kesin olarak hükümsüz
olduğu düzenlenmiştir. Dolayısıyla tüketici sözleşmeleri arasında sayılan sigorta sözleşmelerinde de yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüz olacaktır.

Amaç ve Tanımlar
Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası (ZMSS) Genel Şartlarına baktığımızda ilk olarak eski ZMSS Genel Şartlarından farklı olarak daha sistematik olduğunu görmekteyiz. Buna göre, ZMSS’nın ilk paragrafında Genel Şartların amacının açıklanmış olması sistematik açıdan olumlu bir düzenlemedir. Eski ZMSS Genel Şartlarından böyle bir başlık ve paragraf yoktu. Ayrıca, 2 Şubat 2016 tarihli değişiklik ile, Genel Şartların A.1. maddesinin ikinci paragrafı “Sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibarıyla uygulamaya esas alınır.” şeklinde değiştirilmiştir. A.1. maddenin eski hali, “Bu Genel Şartlar ve sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır” şeklindeydi. Kanaatimizce yapılan değişikler “bu genel şartlar” ibaresinin metinden çıkarılması yerinde değildir. Çünkü, sigorta sözleşmesi taraflar arasında yapılırken o anda yürürlükte olan genel şartlar eklenir. Sözleşme taraflar arasında kurulup hüküm doğurduktan sonra sözleşmeye dışarıdan müdahale edilemez.

Ankara Barosunun açmış olduğu davada Danıştay 15. Dairesinin kararında16, “dava konusu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına ilişkin Tebliğ’in “A.1 Amaç” başlıklı maddesinin birinci fıkrası ve ikinci fıkrasının ikinci cümlesi yönünden; Tebliğin “A.1 Amaç” başlıklı maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Genel Şartların amacı, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” ikinci fıkrasında ise; “Bu Genel Şartlar ekleriyle bir bütündür. Bu Genel Şartlar ve sigorta
teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır” hükümlerine yer verilmiştir.

Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir.

Dava konusu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına İlişkin Tebliğ’in yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden önce düzenlenen poliçeler için de hüküm ifade etmesi anlamına gelen
“A.1. Amaç” başlıklı maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Bu Genel Şartlar ve …” ibaresi yukarıda ifade edilen hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir. Maddenin diğer kısımlarında ise hukuka aykırılık görülmemiştir.

Açıklanan bu nedenlerle; 14.05.2015 tarih ve 29355 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına ilişkin Tebliğ’in “A.1 Amaç” başlıklı maddesinin ikinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan; “Bu Genel Şartlar ve …” ibaresinin iptaline oybirliği ile karar verilmiştir”.
Ancak, yukarıda anılan Danıştay kararında Danıştay Savcısının da belirttiği üzere, “Dava konusu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “A.1. Amaç” başlıklı maddesinin;
2. fıkrasının son cümlesi; 02.02.2016 günlü Resmi Gazetede yayımlanan değişiklikle” Bu Genel Şartlar ekleriyle bir bütündür. Sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibarıyla uygulamaya esas alınır.. şeklinde değiştirildiğinden bu cümle ve ibareye yönelik karar verilmesine gerek görülmemiştir”. Dolayısıyla aslında 2 Şubat 2016 tarihli değişiklikten sonra, A.1. Amaç başlıklı maddenin; 2. fıkrasının son cümlesi bakımından karar verilmesine gerek yoktur.

İkinci olarak, ZMSS Genel Şartlarının A.2. “Tanımlar” başlıklı ikinci paragrafında Motorlu Araç, İşletilme Hali, Zarar, Eşdeğer Parça, Orijinal Parça, Sorumluluk Riski, Arabulucu terimlerinin tebliğde açıkça tanımlanması bu
konulardaki tartışmaları azaltacaktır. Özellikle orijinal parçanın ayrıntılı olarak üç madde halinde tanımlanmış olması uygulamada ortaya çıkması muhtemel karışıklıkların önüne geçmesi bakımından faydalı olmuştur.

ZMSS Genel Şartlarının A.2. (ç) bendine 02.08.2018 tarihinde yapılan değişiklikle eklenen son cümle “… Kazanın temassız olması sorumluluğa engel olmaz” şeklindedir. Burada tehlikeli durum yaratmak suretiyle, bir araca veya insana temas etmeden verilecek zararlardan dolayı olan sorumluluk düzenlenmiştir.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının Kapsamı

Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortasında (Trafik Sigortası), sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin
zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa (KTK) göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Trafik Sigortası Genel Şartlarında içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür.

Sigortanın kapsamı, üçüncü kişilerin sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır20. Bu sigorta bir sorumluluk
sigortasıdır. Eski Genel Şartlarda ise sigortanın kapsamı A.1. maddenin birinci fıkrasında düzenlenmişti. Anılan bu düzenlemede, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası), motorlu bir
aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına ya da bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, işletenin zarar gören üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu zorunlu sigorta limitlerine kadar
karşılayan sorumluluk sigortası şeklinde tanımlanmıştır.

ZMSSGŞ’nın m. A3/I. maddesinden de anlaşılacağı üzere, bu tür sigorta ile, sigorta ettirenin motorlu aracın işletilmesi sırasında neden olduğu ve üçüncü kişilerde veya onların mallarında oluşan zararların Karayolları
Trafik Kanunu’nda belirlenmiş hukuki sorumluluk çerçevesinde ve Genel Şartlarda belirlenmiş olan teminat kapsamında poliçede belirlenen limitler dahilinde karşılanması amaçlanmaktadır.

Sigortanın kapsamının belirlenmesi hem sigortacı hem de sigortalı bakımından çok büyük önem arz etmektedir. Zira sigortacının belirleyeceği prim miktarı yükleneceği rizikolar ile orantılı olarak yükselebilecektir.
Buna göre, sigortacı zararın tamamından sorumlu olmak istemeyebileceği gibi, hiç sözleşme yapmak dahi istemeyebilir. Sigortacının sorumluluğu ve sigorta korumasının kapsamını belirlemek bakımından riziko
sınırlandırmalarını ele almak gereklidir. Bu bağlamda, sigorta korumasının geçerli olduğu durumları gösteren riziko sınırlandırması “birincil riziko sınırlandırması”dır. Sigorta kapsamı dışında bırakılan rizikolar ise, “ikincil riziko sınırlandırması (riziko istisnası)” olarak belirtilmektedir.  Ayrıca, istisnanın istisnasına yer verilmesi durumunda, “üçüncül riziko sınırlandırması” söz konusu olur.

ZMSS’de birincil riziko sınırlandırması, Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/I de gösterilmiştir. Buna göre, motorlu araçlar zorunlu sorumluluk sigortası sadece işletilme halindeki araçların sebep oldukları zararları karşılayacaktır.

KTK m. 91/I hükmüne göre, işletenlerin, KTK’nun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (ZMSS) yaptırmaları zorunludur. İşte başka bir ifadeyle ZMSS, işletenin KTK’nun 85/I. maddesindeki sorumluluklarını güvence altına almak üzere yapılmaktadır. ZMSS’nın kapsamı ise, işletilme halinde olan motorlu araçların neden oldukları trafik kazalarından doğan zararlardır (KTK m.91/I). Buna göre, işletilme halinde olmayan araçların neden olduğu zararlarda veya KTK 85/I.
maddesinden başka hükümlerde belirtilen sorumluluk hallerinde sigortacının sorumluluğu bulunmamaktadır.

Riziko istisnaları (ikincil riziko sınırlandırmaları) ise, Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde sayılmıştır. Ancak, riziko istisnaları bu maddede sayılanlarla sınırlı değildir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve Motorlu Kara Taşıt Araçları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda da riziko istisnaları düzenlenmiştir. KTK’da 14 Nisan 2016 tarihinde yapılan değişiklikler ile, destekten yoksun kalma talepleri açısından, destekten yoksun kalanın kusuruna karşılık gelen tutar teminat dışında bırakılmıştır (KTK m.92/g). Böylece Genel Şartlar ile getirilen tüm yeni istisnalar için kanuni dayanak
teşkil edecek şekilde değişikliğe gidilmiştir.

Riziko istisnası olan bir hususun, özel şartlarla sigorta kapsamına alınması durumunda (istisnanın istisnası) üçüncül riziko sınırlandırmasının olduğu kabul edilebilir. Ancak Karayolları Trafik Kanunu’nda, üçüncül riziko sınırlandırması düzenlenmemiştir. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının (ZMSS) kapsamını taşıt yönünden inceleyecek olursak; bunlar, KTK’nun 3. maddesinde “motorlu araç” olarak tanımlanan araçlardır. Buna göre, motorlu araç tanımını ve KTK’nun 103. maddesini beraber değerlendirdiğimizde, her türlü motorsuz taşıtlar ve motorlu bisikletler, ZMSS’ye tabi değildirler.

Kazanın olduğu yer bakımından konuyu ele alacak olursak; buna göre, trafik kazasında zararın ZMSS kapsamında görülebilmesi için, kazanın karayolunda (KTK m.1) ya da KTK’nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında
sayılan yerlerde gerçekleşmesi gerekmektedir. Anılan madde hükmünde sayılan bu yerler; karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt
istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerdir. Buna ilaveten, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımları da karayolu olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, karayolu ile tren yolunun kesiştiği hemzemin geçitlerde oluşan motorlu araç kazaları da ZMSS kapsamında görülmektedir.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Yeni Genel Şartlarda Sigortanın Kapsamı Bakımından Getirilen Yenilikler
ZMSS Genel Şartlarında A.3 “Sigortanın Kapsamı” başlıklı maddede ilk paragrafta sigortanın kapsamı daha geniş bir şekilde açıklanmıştır. Buna göre, son cümlede, sigortanın kapsamının üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlı olduğu vurgulanmıştır. ZMSSGŞ’da 2 Ağustos 2016 tarihinde yapılan değişiklik ile, A.2. maddesinin (g) bendinde geçen sorumluluk riski, kavramı tanımlanmıştır. Buna göre, sorumluluk riski, sigortalının motorlu araç işletilmesinden doğan, kazaya sebep olan mücbir sebepler dahil olaylar ile kazazede, hak sahibi ve diğer ilgili üçüncü kişilerin kusurları çerçevesinde belirlenen tazminat yükümlülüğünü ifade eder.

Genel Şartların A.3. maddesinin ikinci paragrafında römork ve yarı römorklar ile ilgili olan düzenleme eski Genel Şartlardaki düzenlemenin aynısıdır. Bu konuda herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Aynı şekilde üçüncü paragrafta kazada zararın önlenmesi veya azaltılması amacıyla sigorta ettirenin yapacağı masrafların sigortacı tarafından karşılanacağına ilişkin düzenleme de eski Genel Şartlardaki ile aynıdır. Anılan maddenin son paragrafında, ZMSSGŞ’nın sigortalının haksız taleplere karşı savunmasını bu genel şartların B.2.4. maddesi hükmü çerçevesinde temin edeceği belirtilmiştir. Eski ZMSSGŞ’da, bu sigorta, işletenin (sigorta ettirenin) haksız taleplere karşı savunmasını da temin eder şeklindeydi. Buna göre, işleten30 kavramı daha geniş bir kavram olduğundan sigortacının sorumluluğunun daraltıldığını söyleyebiliriz. Ayrıca KTK’nda işletenin sorumluluğundan bahsedildiği için burada da kanun ile paralelliğin sağlanması açısından “işleten” kavramının kullanılmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz.

Yeni ZMSS’nın “Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı A.5. maddesinde Genel Şartlar kapsamındaki teminat türleri olan, maddi zararlar teminatı, sağlık giderleri teminatı, sürekli sakatlık teminatı ve destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı ayrıntılı bir biçimde hüküm altına alınmıştır. Bu kavramların açıkça ve ayrıntılı olarak tanımlanması belirsizliklerin ortadan kalkmasını sağlayacaktır. Zira, eski genel şartlarda teminat türleri tanımlanmamıştı. Bunlar aşağıda ele alınacaktır.

Maddi Zararlar Teminatı
Hak sahibinin kaza tarihi itibariyle bu genel şartta tanımlanan ve zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı dâhil doğrudan malları üzerindeki azalmadır. Sigortalının sorumlu olduğu araç kazalarında değer
kaybı, talep edilmesi halinde ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından tespit edilir. Değer kaybının tespiti Yeni ZMSSGŞ ekinde yer alan esaslara göre yapılır. 2 Ağustos 2016 tarihinde yapılan değişiklik ile Maddi Zararlar Teminatının hesaplanmasının kaza tarihi itibariyle yapılacağı belirtilmiştir.

Eski Genel Şartlarda değer kaybı konusunda bir düzenleme yoktu. Değer kaybının açıklığa kavuşturulmasının uygulamada ortaya çıkacak sorunların çözümünde belirsizlikleri bertaraf edeceği düşünülmektedir. Ancak bunun tam aksini savunan görüşler de mevcuttur. Buna göre, Ankara Barosu tarafından, söz konusu yeni ZMSSGŞ’nın değer kaybının hesaplanması konusunda Genel Şartların eki ile getirilen hesaplama yöntemleri ve formüllerin iptali için Danıştay’da dava açılmıştır. Baronun bu iptal isteminin sebebi, dava dilekçesinde belirtildiği üzere; zaten güçlü olan sigorta şirketleri karşısında korumasız olan sigortalıların zor durumda kalacağının düşünülmesi ve ayrıca trafik kazalarından zarar görenlere sigorta şirketlerince ödenen tazminatların azalmasına neden olan yeni tazminat hesaplama yöntemlerinin iptalinin istenmesidir.

Ankara Barosunun açmış olduğu davada Danıştay 15. dairesinin 2015/5277 Esas sayılı dosyasında 4.10.2016 tarihli karar ile ZMSSGŞ’nın bazı maddeleri için yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir. ZMSSGŞ’nın eğer Kaybı Hesaplaması başlığı altında 2. başlık olarak düzenlenen “Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı düzenlemede 2. ve 6. bentler yönünden yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.

Danıştay verdiği kararında, 2. bentte yapılan tanımlamaların (vidalı parça, onarım, değişim) net olmadığı yönünden ve 6. bentteki düzenlemenin ise, meydana gelecek zararın yarısının sigortalı tarafından ödenmesi sonucunu doğuracağı ve bu durumun ise sigortacı tarafından gerçek zararın ödenmesi ilkesine aykırı olacağı gerekçesiyle hukuka uygunluk görmemiştir. Sonuç olarak Danıştay, Genel şartların Değer Kaybı Hesaplaması, 2. Teminat Dışında Kalan Haller üst başlığının altındaki 2. , 4. ve 6. bentlerinde üst hukuk normlarına ve hukuka uyarlık görülmediği için Genel Şartların bu bentlerine ilişkin kısmının iptaline 27 Haziran 2018 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.

Genel Şartlarda Ek 1. Değer Kaybı Hesaplamasının ilk paragrafında, değer kaybı zararının ödenebilmesinin hak sahibi zarar görenin talebine bağlanmış olması bizim de katıldığımız görüşe göre, pek yerinde olmamıştır. Çünkü, zarar gören hak sahibinin zarar tazmini dışında değer kaybı için de ayrıca talepte bulunmasını beklemek, sigortacının gerçek zararı ödemesi gerektiğine ilişkin ana ilkeye uygun değildir.

Sağlık Giderleri Teminatı
Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini temin etmek üzere kullanılan protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun
tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır.

Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Sürekli Sakatlık Teminatı
Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, yukarıda da belirttiğimiz üzere, Ankara Barosu, ZMSS genel şartlarının eki ile getirilen hesaplama yöntemleri ve formüllerinin iptali için Danıştay’da dava açmıştır. Baronun bu iptal isteminin nedeni, dava dilekçesinde belirtildiği üzere; davalı idarenin hesaplama yöntemi icat etme veya zararı belirleme yetkisi olmadığından ve haksız şart niteliğinde olduğundan iptal edilmelidir.

Buna göre Baro, genel şartların ekiyle getirilen hesaplama yöntemlerinin hukuka aykırı olduğunu savunmaktadır. Danıştay 15. Dairesi verdiği kararında, Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplamasının 1., 3., 4., 5., 6.,
7. ve 8. fıkralarının; Kanunun verdiği yetkiye uygun olarak düzenlendiği, üst normlara ve hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anılan kararda daire, Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplamasının 1., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. fıkraları yönünden davanın reddine karar vermiştir.

Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak özürlü sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır.

Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu
raporu dikkate alınır. Tazminat ödemesinde, ilgili sağlık hizmet sunucularınca tanzim edilecek trafik kazasına ilişkin belgelerde illiyet bağı ile ilgili tespitin yer alması durumunda bu tespitin aksini ispat sigorta şirketine aittir. Sigortacı söz konusu rapor hakkında ilgili mevzuat uyarınca itiraz usulüne başvurduğunda mağdurun itiraz üzerine yaptığı belgelenmiş harcamaları bu teminat kapsamında karşılamakla yükümlüdür.

Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı
Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır. Borçlar Kanunu m. 53/3 ölüm halinde ortaya çıkacak önemli bir zararı hüküm altına almıştır. Buna göre, “ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradığı kayıplar” ölüm hâlinde uğranılan zararlar arasında sayılmıştır. Kanun koyucu destekten yoksun kalma tazminatını, ölenin kanunen bakmakla yükümlü olduğu yakınları ve fiilen yardım ettiği kişiler ile sınırlı tutmuştur.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere Ankara Barosu, ZMSS Genel Şartlarının eki ile getirilen hesaplama yöntemleri ve formüllerin iptali için Danıştay’da dava açmıştır. Buna göre Baro, genel şartların ekiyle getirilen hesaplama yöntemlerinin hukuka aykırı olduğunu savunmaktadır. Danıştay 15. Dairesi anılan davada, Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplamasının 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9., 10. fıkralarının, Kanunun verdiği yetkiye uygun olarak düzenlendiği, üst normlara ve hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplamasının 1., 3., 4., 5., 6., 7., 9., 10. fıkraları, yönünden davanın reddine karar vermiştir.

Teminat Dışında Kalan Haller
Genel Şartların A.6. maddesinde teminat dışında kalan haller düzenlenmiştir. Burada (d) bendindeki destekten yoksun kalma konusundaki hükmün eski Genel Şartlarda olmayan yeni bir düzenleme olduğunu görmekteyiz. Söz konusu hükme göre; destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, sigorta teminatı dışındadır. Genel şartlarda yapılan bu değişikliğe kanuni dayanak teşkil edecek şekilde
2918 sayılı KTK’nın 92. maddesinde değişiklik yapılmıştır.

Aracı kullanan ve kazayı bizzat gerçekleştiren sürücünün aracın trafik sigortacısından tazminat talep edememesi gerekir. Bununla birlikte, ölen sürücünün yakınlarının talep edebileceği destekten yoksun kalma
tazminatı, sürücünün yakınlarının uğradığı dolaylı zarar niteliğinde olduğu için bu tazminatın trafik sigortasının kapsamına dâhil olduğu kabul edilmekteydi. Bu konuda dikkat edilecek husus, hukukun temel ilkelerinden biri olan “hiç kimse kendi hukuka aykırı davranışından lehine sonuç çıkaramaz” ilkesinin göz önünde tutulması gereğidir. Dolayısıyla işletene ait aracı kullanan kişi, kendi kusuruyla yaptığı kazalarda trafik sigortacısından tazminat talep edememelidir.

2 Şubat 2016 tarihinde yapılan değişiklik ile, Sigortacının destekten yoksun kalma konusu yukarıda  bahsettiğimiz A.6. maddenin birinci paragrafının (d) bendi kapsamında düzenlenmiş olmasına rağmen, sigortacının ilgililere yaptığı tazminat ödemeleri için sigortalının terekesine ve tereke borçlusu olan mirasçılarına sigortalının kusuru oranında ve ilgili mevzuat dahilinde müracaat hakkının saklı olacağı
hükmü, A.6. maddenin son fıkrasına yapılan ek ile getirilmiştir.

Eski ZMMS Genel Şartları yürürlükteyken, 2006 yılında yapılan değişiklikle, eski ZMSS Genel Şartlarının A.3. maddesine eklenen (m) bendi ile dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri sigorta teminatı
dışında bırakılmıştı. Dolayısıyla kanaatimizce yeni ZMMS Genel Şartları, m. A.6.(d) bendi ile getirilen düzenleme yerindedir. Eski Genel Şartlarda dolaylı zararların teminat dışında bırakıldığı şeklindeki açıklamanın yerine,
burada daha açık olarak destekten yoksun kalma ile ilgili düzenleme yapılmıştır. Ankara Barosu tarafından açılan yukarda bahsettiğimiz dava ile, A.6. maddenin iptali istenmiştir. Ancak Danıştay 15. Dairesi de, Genel
Şartların “A.6. Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı maddesinin a, b, c, d, i, j, k, l, n, ve o bentleri, yönünden davanın reddine karar vermiştir.

Yeni ZMSS Genel Şartlarının A.6 (j) bendi ile getirilen yeni düzenleme ile, motorlu araç kazalarından dolayı toprak, yeraltı suları, iç sular, deniz ve havanın kirlenmesi ya da kirlenme tehlikesi nedeniyle temizleme,
toplanan atıkların taşınması ve bertaraf masrafları ile biyolojik çeşitlilik, canlı kaynaklar ve doğal yaşama verilen zararlar nedeniyle bozulan çevrenin yeniden oluşturulması ile ilgili çevresel zararlardan ileri gelen talepler de sigorta teminatı dışında tutulmuştur. Kanaatimizce bu düzenlemenin amacının, trafik kazaları sonucu çevreye verilen zararlardan doğan tazminat taleplerinin sürücünün üzerinde bırakılarak, sürücüleri daha dikkatli araç kullanmaya teşvik etmektir.

Eski Genel Şatların A.3. maddesinin (m) bendinde, dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat taleplerinin sigorta teminatı dışında olduğu belirtilmişti. Yeni Genel Şartlarda ise bu konu A.6. maddede (k) bendinde düzenlenmiştir. Yapılan bu yeni düzenlemeye göre; gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri sigorta teminatı dışında tutulmuştur. Görüldüğü üzere, dolaylı zararların yanı sıra yansıma zararlar45 da yeni hükümle sigorta teminatı dışında kalan hallerin içine dâhil edilmiştir. Ayrıca yeni Genel Şartlarda, ilgili mevzuatla genel hükümlere tâbi kılınan taleplerin de sigorta teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Hasar ve Tazminat
Eski Genel Şartlarda B. “Hasar ve Tazminat” başlığı altındaki B.1. maddenin başlığı, Rizikonun Gerçekleşmesi Halinde Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri şeklindeydi. Yeni Genel Şartlarda ise bu başlık, m. B.1.1’de Rizikonun Gerçekleşmesi Halinde Sigortalı ve/veya Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri olarak değiştirilmiştir. Görüldüğü üzere yeni başlıkta sigortalı da eklenmiştir. Bu durum daha açıklayıcı olup; maddenin uygulanmasını genişletmesi bakımından olumludur. Böylece sigorta teminatı dışında kalan haller genişletilmiş olmaktadır. Trafik sigortasında sigorta ettiren ödemeyi ve sigorta sözleşmesini yapan ve prim ödeme sorumluluğunu taşıyandır. Sigortalı ise aracın ruhsatında araç sahibi olarak yazılan kişidir. Sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişi olabileceği gibi, farklı kişiler de olabilir. Sigorta ettiren ya da sigortalı kişi ve/veya firma olabilir. Sigortalı herhangi bir hasar durumunda giderleri teminat altına alınmış kişidir. Sigortalı, araç başkası tarafından sigortalansa bile tazminata hak kazanır. Dolayısıyla getirilen değişiklik ile, rizikonun gerçekleşmesi halinde sigortalının da yükümlülükleri belirlenmiştir.

Yeni ZMSS Genel Şartlarının B.1.1. maddesinin (a) bendine göre sigortalı, bu sözleşmeye göre, sorumluluğunu gerektirecek bir olayı, haberdar olduğu andan itibaren on gün içinde sigortacıya ihbar etmek, kendisine yöneltilen istemi ise, derhâl sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Eski Genel Şartlarda ise bu bildirim süresi beş gündü (Eski ZMSSGŞ m. B.1, a). Yapılan düzenleme ile sürenin on güne uzatılması sigortalı için olumlu
bir değişikliktir.

Yeni Genel Şartların m. B1.1.(e) bendine göre sigortalı, maddi hasarlı trafik kazalarında motorlu aracı tutanak düzenlemek üzere güvenli bir yere çekmekle yükümlüdür.

Belirtilen B.1.1. maddenin son fıkrasında, belirtilen yükümlülüklerin ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar artarsa, zarar görenlere bu sebeple yapılan ödemenin ihlaldeki kusuru nispetinde sigortalıdan rücu en tahsil
edileceği düzenlenmiştir.

Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi
Genel Şartlar ile getirilen bedeni zarar hesaplaması usul ve esaslarına kanuni dayanak teşkil etmek üzere 2918 sayılı KTK’nun 90. maddesinde 14 Nisan 2016 tarihinde değişiklik yapılmıştır. Anılan madde hükmüne göre,
zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve Genel Şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır. KTK’nun 90. maddesinin değişiklikten önceki halinde, tazminat konusunda sadece Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmişti.

Yeni ZMSS Genel Şartlarının B.2. maddesinde 2.1. bendinde, ilk paragraftaki düzenlemeye göre, sigortacı; hak sahibinin, kaza veya zararın tespit edilebilmesi için bu Genel Şartlar ekinde yer alan gerekli tüm belgeleri sigortacının merkez veya şubelerinden birine ilettiği tarihten itibaren sekiz işgünü içinde tazminatı hak sahibine öder. 2 Ağustos 2016 tarihindeki değişiklikle, bu Genel Şartlar ekinde yer alan gerekli tüm belgelerin sigortacıya iletilmesi şartı getirilmiştir. Anılan hükümdeki ifade daha önceki düzenlemeye göre daha açık ve sınırlayıcıdır. Böylece belirsiz bir ifade olan gerekli tüm belgelerin neler olduğu açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır. Bu Genel Şartlar ekinde yer alan gerekli tüm belgeleri, ifadesi sigortalı açısından faydalı olacaktır. Böylece, sigortacı ödemeyi uzatmak amacıyla gereksiz belgeleri isteyerek zamanı uzatamayacağı için belirsizliğin ortadan kalkması sigortalının menfaatinedir.

Danıştay 15. Dairesi 27 Haziran 2018 tarihinde verdiği kararında, Genel Şartların “Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı B.2. maddesinin, 2.1. fıkrasının ikinci cümlesindeki, “Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden ya da başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen belgenin sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar” şeklindeki ikinci cümlesi yönünden iptal isteminin reddine karar vermiştir.

Yeni Genel Şartlarda B.2.1. maddesinde 2.1. bendinde, ikinci paragrafta “eşdeğer parça”, “orijinal parça”  tanımları da yapılmıştır. Buna göre eski Genel Şartlardaki düzenlemede hasar halinde, hasar gören parça, onarımı mümkün değilse veya eşdeğeri parça ile değiştirilme imkânı yok ise yenisi ile değiştirilir şeklindeydi (Eski ZMSSGŞ m. B.2, b). Yeni Genel Şartlarda ise bu konu çok daha ayrıntılı olarak kaleme alınmıştır. Buna göre yeni Genel Şartlarda B.2.1. maddesindeki düzenlemeye göre, hasar halinde, hasar gören parça, onarımı mümkün değilse veya eşdeğer parça veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde
edilen orijinal parça ile değişimine imkân yok ise orijinali ile değiştirilir. Kaza tarihine göre model yılından itibaren üç yılı geçmeyen motorlu araçlarda hasar gören parça, onarımı mümkün değilse öncelikle orijinali
ile değiştirilir, orijinal parçanın bulunmaması durumunda eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değiştirilir. Ancak model yılından itibaren üç yılı geçmeyen motorlu araçta hasar gören parçanın orijinal olmadığı durumda eşdeğer veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişim yapılır. Bu paragraf uygulaması sonucu araçta bir kıymet artışı meydana gelse dahi bu fark tazminat miktarından indirilemez. Yapılan yeni düzenleme ile orijinal parça deyiminin özellikle vurgulanmasının, sigortalının haklarının korunması bakımından çok yerinde olduğunu düşünüyoruz.

2 Ağustos 2016 tarihinde yapılan değişiklikle, B2. maddede 2.1’in 3. paragrafın son cümlesine ispat yükümlülüğü ile ilgili, ispat yükümlülüğünün sigortacıya ait olduğu şeklinde düzenleme getirilmiştir.

Yukarda açıkladığımız üzere Ankara Barosunun açmış olduğu dava dolayısıyla Danıştay 15. Dairesi 2015/5277 esas sayılı dosyasında 4 Ekim 2016 tarihli karar ile Genel Şartların bazı maddeleri için yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir. Bu bağlamda Genel Şartların B.2. maddesinin 2.1. bendinin ikinci paragrafının ilk iki cümlesi ile aynı bendin üçüncü paragrafı için hukuka uyarlılık görülmediğinden, yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Yine benzer olarak, Türkiye Barolar Birliği’nin açmış olduğu davada, Danıştay 15. dairesinin 2015/6014 esas sayılı dosyasında 4.10.2016 tarihli karar ile Genel Şartların B.4. maddesi (b) bendinde yer alan “veya trafik kurallarının ihlali” yönünden; ayrıca, Genel Şartların EK 1 inde yer alan değer kaybı hesaplanmasında teminat dışında kalan haller olarak görülen ikinci maddesinin 2. ve 6. bentleri
yönünden yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir.

Danıştay’ın gerekçesine göre, “orijinal parça yerine takılacak parçalar nedeniyle aracın başka yerinde oluşabilecek bozukluk veya hasarların karşılanması hususunda da araç sahipleri ile üreticilerin karşı karşıya gelmeleri söz konusu olabileceği gibi takılacak orijinal olmayan daha önce kullanılmış ve yıpranmış yedek parçalardan dolayı oluşabilecek güvenlik riskleri ile de karşı karşıya kalınabilir. Ayrıca uygulamada eşdeğer parça adı altında düşük kalitede ve fiyatta olan kısaca yan sanayi denen düşük kaliteli parçaların kullanılması
karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle hasar onarımlarında sigortalı veya mağdur onayı dışında hiçbir şekilde çıkma veya sökme parçaların kullanılmaması kamu yararı gereğidir. Ayrıca sigortalı ilişkisinin tarafı olmayan ve doğrudan zarar gören üçüncü kişilerin araçlarında meydana gelen hasarın rızaları alınmaksızın çıkma parça ile değiştirilmesine imkan tanınarak mülkiyet hakkına halel getiren böyle bir düzenlemeye gidilmesi hukuka aykırıdır. Bunlara ek olarak dava konusu düzenlemedeki üç yaş şartının nasıl belirlendiği idarelerce ortaya konulamamıştır”. Tüm bu gerekçelerle Danıştay, yukarıda belirtilen maddelerin yürütmesini durmuştur.

Yukarıda açıkladığımız iptal davaları ve verilen yürütmeyi durdurma kararlarının etkisiyle, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinde değişiklik yapılarak, eşdeğer parçaya ilişkin olarak altıncı fıkra eklenmiştir. Buna göre 27 Ocak 2017 tarihinden geçerli olmak üzere, hasarın giderilmesine ve tazminatın ödenmesine yönelik olarak ilgili mevzuat çerçevesinde orijinale eşdeğerliliği belgelendirmiş parçaların kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar ilgili Sigorta Genel Şartlarında belirlenir şeklindeki 6. fıkra eklenmiştir.

Danıştay 15. Dairesince verilen yürütmenin durdurulması isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin 4 Ekim 2016 günlü, E:2015/6014 sayılı karara, taraflar karşılıklı olarak itiraz etmişlerdir. Buna göre, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Danıştay 15. Dairesinin 4 Ekim 2016 günlü, E. 2015/6014 sayılı kararının dava konusu Tebliğin “B.2. Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.1. bendinin 2. paragrafının 2. cümlesinde yer alan “parça veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki araçlardan elde edilen orijinal parça” ibaresi ile 3. paragrafına ilişkin kısmı hakkındaki yürütmenin durdurulması kararının kaldırılmasına, anılan kısımlar yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine, 23 Şubat 2017 gününde oyçokluğu ile karar verilmiştir.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Yeni ZMSS Genel Şartlarında m. B.2. maddenin 2.4. bendi hükmüne göre; dava açılması halinde, sigortalının ihbarı ile sigortacı takip ve idare etmek üzere davaya her aşamada dâhil olur. Sigortalı, sigortacının göstereceği
avukata gereken vekâletnameyi vermek zorundadır. Sigortalıyı bu şekilde sigortacının göstereceği avukata vekâlet vermeye zorlayan bir hüküm eski ZMSS Genel Şartlarında bulunmamaktaydı. Kanımızca bu hüküm, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu (HMUK)’nun 71. maddesine aykırıdır. Zira HMUK m. 71’e göre, “Dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir.” Ankara Barosu da yukarıda da değindiğimiz üzere Yeni ZMSS Genel Şartlarının iptali için Danıştay’da açtığı davada, Anayasa ve Avukatlık Kanunu’na52 aykırı olduğu savunulan bu düzenlemenin dayanağı kanun maddesinin iptali için Danıştay’dan itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurmasını talep etmiştir.

Danıştay 15. Dairesi, yukarıda belirttiğimiz yürütmeyi durdurma kararlarından sonra, 27 Haziran 2018 tarihinde verdiği kararında, söz konusu Genel Şartların, “B.2. Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi” başlıklı maddesinin 2.4. fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan; “Sigortalı, sigortacının göstereceği avukata gereken vekaletnameyi vermek
zorundadır.” ibaresinin, iptaline karar vermiştir.

Sigortacının Halefiyeti ve Sigortalıya Rücu Hakkı Sigortacının halefiyet hakkı, kanundan doğmaktadır ve Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 1472. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca, sigorta poliçelerinin genel şartlarında, sigortacıya halefiyet hakkının tanındığı açıkça belirtilerek, halefiyetin kaynağı sözleşmeye de dayandırılabilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinin I. fıkrası hükmüne göre, “Sigortacı sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçer”. TTK’nda 1472. maddesinin II. fıkrasında ise, sigorta ettirenin, aynı maddenin I. fıkrası gereğince sigortacıya intikal eden haklarını ihlal edecek bir hal ve harekette bulunması durumunda, sigortacıya karşı sorumlu olacağı belirtilmiştir. Başka bir ifadeyle bu fıkra hükmünde, sigortacının rücu hakkını engelleyici davranışlarda bulunan kendi sigortalısına karşı sahip olduğu talep hakları hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, ZMSSGŞ’nın “Sigortacının Halefiyeti” başlıklı B.3. maddesine göre, “Sigortacı ödediği tazminat miktarınca hukuken hak sahibi yerine geçer”. Söz konusu hüküm eski Genel Şartlarda, “sigortacı ödediği tazminat miktarınca hukuken sigorta ettiren yerine geçer” (Eski ZMSSGŞ m. B.3) şeklindeydi. Sigorta ettiren yerine hak sahibi deyiminin tercih edilmesinin sigortalıyı da içinde barındırdığından daha yerinde olduğu düşünülebilir. Ancak, eski ZMSSGŞ’nın “sigortacının halefiyeti” başlıklı B.3. maddesi hükmü, Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesinin I. fıkrasındaki düzenlemeye paraleldir. Dolayısıyla Genel Şartlardaki  düzenlemelerin Kanuna uygun olması gerektiğinden, yapılacak değişiklik ile yeni Genel Şartlardaki hak sahibi deyimi yerine, eski düzenlemedeki sigorta ettiren deyiminin kullanılması daha uygun olacaktır.

Sigortacının rücu hakkı, Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesinin II. fıkrasında genel olarak düzenlenmiştir. Sözü geçen maddenin I. fıkrasına göre, “sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez”. Görüldüğü üzere bu fıkra uyarınca, sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin haller, sigortacı tarafından zarar gören üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyecektir.

Buna göre, zarar gören kimseye ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını ve indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta
ettirenine rücu edebilecektir (KTK m. 95/II). Bu rücu hakkı, sözleşme ve kanun gereği sigorta ettirene karşı defi hakkı bulunan sigortacının, sözleşmenin diğer tarafı olan sigorta ettirene dönmesini sağlamaktadır.

Yarışlarla ilgili sorumluluk Karayolları Trafik Kanunu’nun 105. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin IV. fıkrasında, motorlu araç yarışları bakımından, sigortacının rücu hakkının özel olarak düzenlendiği görülmektedir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 105. maddesinin IV. fıkrası uyarınca, yetkili makamdan gerekli izin alınmadan yapılan yarışlarda oluşan kazalardan kaynaklanan zararların sigortacı58 tarafından karşılandıktan sonra, yarış için özel bir sigortanın yapılmamış olduğunu bilen veya gerekli özenin gösterilmesi halinde bilebilecek durumda olan işleten veya işletenlere rücu edebileceği de hüküm altına alınmıştır.

Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesinin II. fıkrası hükmünde, tazminatın azaltılması veya kaldırılması sonucunu doğurabilecek durumların neler olduğu hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bununla birlikte, Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, “zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının sigortalıya rücu hakkı” başlıklı, B.4. maddesinde sigortacının rücu hakkı özel olarak düzenlenmiştir. Bu hükme göre, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran durumlar zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödeme yapan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine
göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir. Görüldüğü üzere genel şartlardaki bu hüküm KTK’nun 95. maddesi ile paralel bir düzenleme
getirmiştir.

Sigortacının rücu hakkının düzenlendiği Genel Şartların B.4. maddesinin ikinci fıkrasında, 2 Şubat 2016 tarihinde yapılan değişiklik ile, ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir. Hükmün önceki hali, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebilir şeklindeydi.

Yeni Genel Şartlarda 2 Şubat 2016 tarihindeki değişiklik ile, sigortacının sadece kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebileceği düzenlenmiştir. Buna göre, sigortacı kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmayan sigortalıya rücu edemeyecektir.

Yeni Genel Şartlarda, hak sahibi olan ve araç üzerinde tasarruf yetkisi bulunan sigortalıya sigortacının rücu imkanının tanınması hem hakkaniyete hem de hukuk mantığına uygun bir düzenlemedir. B.4. maddede “kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Böylece, sigortacı sigortalıya her zaman değil sadece kazaya sebebiyet vermesi durumunda rücu edebilecektir. Başka bir ifade ile sigortacı, kazanın meydana gelmesinde hiç bir kusuru bulunmayan sigortalıya rücu edemeyecektir.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Sigortalıya Rücu Nedenleri
Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, B.4. maddesinin III. fıkrasında “Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:” dedikten sonra, yedi bent halinde, rücu nedenleri sayılmıştır. Anılan hükmün ifadesinden de anlaşıldığı üzere, rücu nedenleri, sınırlayıcı (tahdidi) olarak değil, sayıcı (tadadi) nitelikte düzenlenmiştir.

Kasıt veya Ağır Kusurun Varlığı
Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B. 4. maddesinin (a) bendi uyarınca, tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusur sonucunda oluşmuş ise, sigortacı olaydan zarar gören kişi ya da kişilere tazminatı ödedikten sonra sigortalıya rücu edebilir.

Yargıtay da kararlarında, ağır kusur kavramına açıklama getirmiştir. Buna göre, Yargıtay, ağır kusur kavramının bir özel hukuk kavramı olduğunu ve bu kavramın kasıt olmamakla beraber kasta yakın bir kusurun varlığını ifade ettiğini ve Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesinin (a) bendinde, tam kusurdan değil, kasıt veya ağır kusurdan bahsedildiğini belirtmektedir.

Ayrıca tazminatı gerektiren olayın işletenin veya hareketlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusur sonucu oluştuğunu, sigortacının kendisi ileri sürüp kanıtlayacaktır. Bu konudaki ispat yükümlülüğü sigortacıdadır.

Sigortalının Rizikonun Gerçekleşmesinden Sonra Gerekli Yükümlülükleri Yerine Getirmemesi
Sigortalı rizikonun gerçekleşmesinden sonra, Zorunlu Malî Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “Rizikonun Gerçekleşmesi Halinde Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri” başlıklı, B. 1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır.

Genel Şartların, Hasar ve Tazminat başlıklı B.1.1 maddesinde Rizikonun Gerçekleşmesi Halinde Sigortalı ve/veya Sigorta Ettirenin Yükümlülükleri düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle, sigorta ettirenin veya sigortalının rizikonun gerçekleşmesinden sonra yapması gerekenler, altı bent halinde sayılmıştır. Bu yükümlülüklerden ilkine göre; sigorta ettiren, sorumluluğunu gerektirecek bir olayı öğrenmesinden itibaren on gün içinde sigortacıya ihbar etmelidir. Kendisine yöneltilen istemi ise, derhâl sigortacıya bildirmelidir (ZMSSGŞ m. B.1.1.a)81. Bu hüküm, “riziko gerçekleştiğinde” başlıklı Türk Ticaret Kanunu’nun 1446. maddesinin I. fıkrasına paralel bir düzenlemedir. Eski TTK’nun 1292. maddesinde sorumluluk sigortasında rizikonun gerçekleştiği an, sigortacının hukuki himaye edimini üstlenip üstlenmediğine göre belirlenmekteydi. Buna göre, sigortacı sorumluluk sigortası sözleşmesiyle hukuki yardımda bulunmayı da üstlenmişse; rizikonun, tazminat talebi dava yoluyla ileri sürüldüğü an gerçekleştiği kabul edilmekteydi82. TTK’nun 1446. maddesinin birinci fıkrasında ise, sigortacının hukuki himaye edimini üstlenip üstlenmemesine göre bir ayırım yapılmamıştır. Ayrıca yeni kanun hükmünde beş günlük bildirim süresi de kaldırılmış, bunun yerine “durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir” ifadesi kullanılmıştır (TTK m.1446/I).

Genel Şartlara göre, sigorta ettirenin yerine getirmesi gereken yükümlülüklerden ikincisine göre; sigorta ettiren sigortalı değilmişçesine zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının poliçeden doğan rücu haklarının korunabilmesi için, imkânlar ölçüsünde önlemler almalı ve bu amaçla sigortacı tarafından verilen talimatlara uymalıdır (ZMSSGŞ m. B.1.1.b). Bu hüküm ile TTK’nun 1448. maddesinin I. fıkrasına benzer bir düzenleme getirilmiştir. Eski TTK’nun 1293. maddesinden farklı olarak 1448. maddede önlemler alma yükümlülüğü sadece rizikonun gerçekleştiği dönemde değil, gerçekleşme ihtimalinin
yüksek olduğu dönem için de öngörülmüştür.

Genel Şartların B. 1. maddesinin (c) bendinde düzenlenen üçüncü yükümlülük ise, gereken bilgi ve belgelerin zamanında sigortacıya ulaştırılmasıdır. Bu maddeye göre; sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamalıdır. Ayrıca, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme
yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almak ile sigortacının talebi üzerine, olayın ve zararın nedeni ile hangi hal ve şartlar altında gerçekleştiğini ve sonuçlarını tespite, tazminat yükümlülüğü ve miktarı ile rücu hakkının kullanılmasına yararlı, elde edilmesi mümkün bilgi ve belgeleri gecikmeksizin sigortacıya vermelidir.

Sözü geçen maddenin (ç) bendine göre ise, zarardan dolayı dava yolu ile veya başka yollarla bir tazminat talebi karşısında kaldığı veya aleyhine cezai kovuşturmaya geçildiği hallerde, durumdan sigortacıyı derhal haberdar etmek ve tazminat talebine ve cezai kovuşturmaya ilişkin olarak almış olduğu ihbarname, davetiye ve benzeri tüm belgeleri derhal sigortacıya vermelidir84. Ayrıca sigorta ettiren, sigorta konusu ile ilgili başka sigorta sözleşmeleri varsa sigortacılardan her birine rizikonun gerçekleştiğini bildirmelidir (ZMSSGŞ m. B. 1/ d).

Genel Şartların B. 1. maddesinin (e) bendinde düzenlenen son yükümlülük ise, sigortalının maddi hasarlı trafik kazalarında motorlu aracı tutanak düzenlemek üzere güvenli bir yere çekmesidir.

ZMSSGŞ’nın B.1. maddesinin son fıkrası uyarınca, belirtilen yükümlülüklerin ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar artarsa, zarar görenlere bu sebeple yapılan ödeme, ihlaldeki kusuru nispetinde sigortalıdan rücuen tahsil edilir.

Trafik Sigortası Yeni Genelgesi
Türkiye’de Trafik Sigortası Yeni Genelgesi

Arabulucuya Başvuru ve Yetkili Mahkeme
14 Mayıs 2015 tarihli ZMSSGŞ’nın C.7. maddesinin başlığı “Yetkili Mahkeme” şeklindeydi. 2 Ağustos 2016 tarihinde yeni Genel Şartların C.7. maddesinin başlığı “Arabulucuya Başvuru ve Yetkili Mahkeme” olarak değiştirilmiştir. Yapılan değişiklik ile, trafik kazalarında arabulucuya başvurulabilecektir. Arabulucuya başvuru zorunlu değildir.

ZMSSGŞ’nın C.7. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre, zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigortacıya yazılı başvuruda bulunması gerekir.

Sigortacının başvuru tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, hak sahibi sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgâhının bulunduğu mahkemede dava açılabileceği gibi uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna da başvurabilir (ZMSSGŞ m. C.7, 2.f.)

Sigortacı başvuru tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde tazminat tutarında anlaşma sağlayamadığı  durumda, anlaşma sağlayamadığı tutar için arabulucuya başvurabilir. Anlaşma sağladığı tutarı ise bu Genel
Şartların B.2. maddesi çerçevesinde hak sahibine öder. Hak sahibi de arabulucuya başvurabilir.

Sigortacıya karşı dava açılmış olması arabulucuya müracaata engel değildir. Arabuluculuk usulünde hak sahibinin vekil ile temsil edilmesi durumunda vekâlet ücretini ilgili mevzuat dâhilinde sigortacı öder.

2 Ağustos Tarihli Resmi Gazete ile hukukumuza arabulucu olarak giren alternatif hukuki uyuşmazlık yolu trafik zararlarında da bir seçimlik yol olarak getirilmiştir. Arabulucuya başvuru zorunlu değildir. Arabulucuya sigortacı da, zarar görenler de başvuru yapabilir.

Sonuç olarak, Yeni ZMSS Genel Şartlarıyla getirilen düzenlemelerin yukarıda açıkladığımız birçok açıdan yerinde olduğunu söyleyebiliriz. Bununla beraber, Ankara Barosunun Danıştay’da açtığı davada iptalini istediği bazı madde hükümlerinin iptalinin de hukuka uygun olduğunu düşünmekteyiz. Örnek olarak yukarıda da belirttiğimiz üzere, sigortalının, sigortacının göstereceği avukata gereken vekâletnameyi vermek zorunda
olması, şeklindeki B.2.4 hükmün iptali hukuka uygundur. Çünkü, hukukumuzda davayı avukat aracılığıyla yürütmek zorunlu değildir. “Hak arama hürriyeti” başlıklı Anayasa’nın 36. maddesi hükmü şöyledir: Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Dolayısıyla Yeni ZMSS Genel Şartlarıyla getirilen düzenlemelerin de Anayasa’ya uygun olması gereklidir. Bu nedenle sigortalı, sigortacının göstereceği avukata gereken vekâletnameyi vermek zorunda bırakılamaz.

KTK’da 14 Nisan 2016 tarihinde yapılan değişiklikler ile, destekten yoksun kalma talepleri açısından, destekten yoksun kalanın kusuruna karşılık gelen tutar teminat dışında bırakılmıştır (KTK m.92/g). Böylece Genel Şartlar ile getirilen tüm yeni istisnalar için kanuni dayanak teşkil edecek şekilde değişikliğe gidilmiştir.

ZMSSGŞ’da 2 Ağustos 2016 tarihinde yapılan değişiklik ile, A.2. maddesinin (g) bendinde geçen sorumluluk riski, kavramının tanımlandığını görmekteyiz. Buna göre, sorumluluk riski, sigortalının motorlu araç işletilmesinden doğan, kazaya sebep olan mücbir sebepler dahil olaylar ile kazazede, hak sahibi ve diğer ilgili üçüncü kişilerin kusurları çerçevesinde belirlenen tazminat yükümlülüğünü ifade eder.

Eski Genel Şartlarda değer kaybı konusunda bir düzenleme yoktu. Değer kaybının açıklığa kavuşturulmasının uygulamada ortaya çıkacak sorunların çözümünde belirsizlikleri bertaraf edeceği düşünülmektedir. Ancak bunun tam aksini savunan görüşler de mevcuttur. Buna göre, Ankara Barosu, söz konusu yeni ZMSSGŞ’nın değer kaybının hesaplanması konusunda Genel Şartların eki ile getirilen hesaplama yöntemleri ve formüllerin iptali için Danıştay’da dava açmıştır. Baronun bu iptal isteminin sebebi dava dilekçesinde belirtildiği üzere; zaten güçlü olan sigorta şirketleri karşısında korumasız olan sigortalıların zor durumda kalacağının düşünülmesi ve ayrıca trafik kazalarından zarar görenlere sigorta şirketlerince ödenen tazminatların azalmasına neden olan yeni tazminat hesaplama yöntemlerinin iptalinin istenmesidir.

Sonuç olarak Danıştay 15. Dairesi, Genel şartların, Değer Kaybı Hesaplaması, 2. Teminat Dışında Kalan Haller üst başlığının altındaki 2. ,4. ve 6. bentlerinde üst hukuk normlarına ve hukuka uyarlık görülmediği için Genel Şartların bu bentlerine ilişkin kısmının iptaline 27 Haziran 2018 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.

Kazalardan zarar görenlere sigorta şirketlerince ödenen tazminatların azalmasına neden olan yeni tazminat hesaplama yöntemlerinin iptalinin hukuka uygun olduğu kanaatindeyiz.

Genel Şartlarda, Değer Kaybı Hesaplamasının ilk paragrafında, değer kaybı zararının ödenebilmesinin hak sahibi zarar görenin talebine bağlanmış olması bizim de katıldığımız görüşe göre, pek yerinde olmamıştır. Çünkü, zarar gören hak sahibinin zarar tazmini dışında değer kaybı için de ayrıca talepte bulunmasını beklemek, sigortacının gerçek zararı ödemesi gerektiğine ilişkin ana ilkeye uygun değildir.

Eski ZMMS Genel Şartları yürürlükteyken, 2006 yılında yapılan değişiklikle, eski ZMSS Genel Şartlarının A.3. maddesine eklenen (m) bendi ile dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri sigorta teminatı dışında bırakılmıştı. Dolayısıyla yeni ZMMS Genel Şartları, m. A.6.(d) bendi ile getirilen düzenlemenin hukuka uygun olduğunu düşünüyoruz. Eski Genel Şartlarda dolaylı zararların teminat dışında bırakıldığı şeklindeki açıklamanın yerine, burada daha açık olarak destekten yoksun kalma ile ilgili düzenleme yapılmıştır. Ankara Barosu tarafından açılan yukarda bahsettiğimiz dava ile, A.6. maddenin iptali istenmiştir. Ancak Danıştay 15. Dairesi de, Genel Şartların “A.6. Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı maddesinin a, b, c, d, i, j, k, l, n, ve o bentleri, yönünden davanın reddine karar vermiştir.

Yeni ZMSS Genel Şartlarının A.6.(j) bendi ile getirilen yeni düzenleme ile, motorlu araç kazalarından dolayı toprak, yeraltı suları, iç sular, deniz ve havanın kirlenmesi ya da kirlenme tehlikesi nedeniyle temizleme, toplanan atıkların taşınması ve ber tarafı masrafları ile biyolojik çeşitlilik, canlı kaynaklar ve doğal yaşama verilen zararlar nedeniyle bozulan çevrenin yeniden oluşturulması ile ilgili çevresel zararlardan ileri gelen
talepler de sigorta teminatı dışında tutulmuştur. Bu düzenlemenin amacının, trafik kazaları sonucu çevreye verilen zararlardan doğan tazminat taleplerinin sürücünün üzerinde bırakılarak, sürücüleri daha dikkatli araç kullanmaya teşvik etmek olduğunu düşünmekteyiz.

Sigortacının rücu hakkının düzenlendiği Genel Şartların B.4. maddesinin ikinci fıkrasında, 2 Şubat 2016 tarihinde yapılan değişiklik ile, ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir. Hükmün önceki hali, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebilir şeklindeydi98. Yeni Genel Şartlarda 2 Şubat 2016 tarihindeki değişiklik ile, sigortacının sadece kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebileceği düzenlenmiştir. Buna göre, Sigortacı kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmayan sigortalıya rücu edemeyecektir.

Sigortacının sigortalıya rücu edebileceği nedenlerin düzenlendiği anılan B.4. maddede 2 Şubat 2016 tarihinde (b) bendinde değişiklik yapılmıştır. Buna göre, tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise sigortacının sigortalıya rücu edebileceği hüküm altına alınmıştır (ZMSSGŞ m. B.4/3/b)100. Yeni Genel Şartlardaki bu düzenleme ile, sigortacının sigortalıya rücu edebileceği başlıca hallerin
düzenlendiği cümlenin sonuna, ehliyetsiz araç kullananlardan sonra bir yenilik olarak “veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise” şeklinde bir ekleme yapılmıştır. Ancak yeni Genel Şartların
anılan (b) bendine yapılan söz konusu ekin iptaline Danıştay 15. Dairesi, 27 Haziran 2018 tarihinde oybirliğiyle karar vermiştir.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu